Kara kediler, tarih kitaplarına kara leke olarak geçen birçok bağnazlıktan birinin en diri şahitlerindendir desek yeridir aslında.
İnatçı ve özgür ruhlu olmalarına dini dogmaların da etkisiyle yüklenen negatif anlamlar sayesinde yıllar boyu nefret objesi olarak görüldü bu sevimli canlılar. Hatta bu akıl ve insanlık dışılık o kadar ileri gitti ki; kedi beslemek, cezası yakılarak öldürülmek olan bir suç olarak bile kabul edildi bir süre.
Zaman içinde akıl, mantık ve bilimin hâkim olmasıyla bu utanılası uygulamalar son bulmuş olsa da günümüzde içten içe hala bu çarpık düşüncenin emarelerini hissediyor; hala kara kedilerin uğursuzluk getirdiğine inanmaya devam ediyoruz. Oysa içinde bulunduğumuz ekosistemin vazgeçilmez bir üyesi olan bu şirin ve narin canlılar da diğer tüm canlılar gibi sevgiyi, ilgiyi ve en önemlisi yaşamayı hak ediyorlar.
Hassas dengeler üzerinde oluşturulan bu ekosistemin devamlılığını; taraflardan birinin lehine/aleyhine davranmadan, dengeyi bozmadan sağlamak her insanın insanlık görevi olmalı.