Bilmedin

Yokluğun yüreğimde ne ateşler yaktı da,
Zulmünün yangınında esir oldum, bilmedin.
Mutluluğun pınarı sana doğru aktı da,
Geçeceğin yollara hasır oldum, bilmedin.

Seven deli gönlümü hasretinle dağladım.
Dağlamak yetmedi de bağrıma taş bağladım.
Gözyaşıyla yazılmış şiir oldum ağladım,
Nazım oldum bilmedin, nesir oldum, bilmedin.

Şaşırttın da yolumu her yolcuya darıldım.
Hüzün, sitem hiç kalır, isyanlara sarıldım.
Ben vuslatı umarken bin yerimden kırıldım,
Milyonlara bölündüm, kesir oldum, bilmedin.

Revan oldum yoluna aşk çağrına uyarak,
Her sadâyı reddedip bir tek seni duyarak,
Basacağın taşlardan zarar görme diyerek
Ayağının altına nasır oldum, bilmedin.

Sebil ettim uğruna ömrümün her anını,
Düzeltmeye yetmedi nankör olan yanını.
Mananın mecalini, maddenin imkanını
Sırtıma bina edip kasır oldum, bilmedin.

Kaderim sağır çıktı duymadı da ahımı,
Aşkının ellerine teslim ettim ruhumu.
Kaldırdım da ortadan zaman denen mefhumu,
Ay değil, sene değil, asır oldum, bilmedin.

Tercan Keskin

Nazım       : Ölçüyle yazılan şiir türü.
Nesir       : Düz yazı.
Vuslat      : Kavuşma.
Kesir       : Parçalanmış, kırılmış.
Revan olmak : Gitmek.
Sadâ        : Ses, yankı.
Sebil       : Yol.
Kasır       : Köşk.
Mefhum      : Kavram.

Zamparalık Destanı

Canım cicim ayları yok benim mevsimimde
İcraat da olacak sözle yetinmiyorum
Aşk narına yanmaktır arzum da hevesim de
Yakan ateş olacak közle yetinmiyorum

Ne düşünsem söylerim tarzım değil kinaye
Başka bir tat aramam zevk olmalı tek gaye
Kız tavlama sanatı dersi falan hikaye
Teoriyle kitapla tezle yetinmiyorum

Utanmak nedir bilmem üç-beş astar yüzlüyüm
Alenidir her işim epey açık sözlüyüm
Zamparalık babında katıyım aç gözlüyüm
Tavuğu kenara koy kazla yetinmiyorum

Bazen birkaç güzel söz bazen dua alarak
Aşk fakiri gönlümü cennetlere salarak
Yapıyorum bu işi kutsal görev bilerek
Yolum iniş olacak düzle yetinmiyorum

Birinin gözü varsa onda sıram olacak
Ne evetçi ne asi birazcık ram olacak
Güzelliği endamı her yeri tam olacak
Keman gibi kaş mühür gözle yetinmiyorum

Değeri eksilir mi koklamakla altının
Kıymet bulur ey güzel benimle yufka tenin
Benim olması gerek üstünün ve altının
Yatacak yumuşak bir dizle yetinmiyorum

Oturduğu mevkide hayli namlı olmalı
Gül cemalinden yana epey zamlı olmalı
Oturup kalkışıyla ihtişamlı olmalı
Kalbi iyi olsa da gizle yetinmiyorum

Seçeceğim hatunu güzelce bir süzerim
İki bakıştan sonra iş çıkar mı sezerim
Çorabı çıkarmadan düğmeleri çözerim
Malumdur sonrası bu hızla yetinmiyorum

Kadın kurnazsa aman korkacaksın vallahi
Yakayı kaptırırsan ters giyersin külahı
Ya tank ya da havandır bu mesleğin silahı
Tetikle arpacıkla gezle yetinmiyorum

Yapacaksan bu işi hilafın olmayacak
Yazdığın şiirlerde ithafın olmayacak
Evlilik mi tövbe de zifafın olmayacak
Birine bağlanamam azla yetinmiyorum

Aşktan yana fazlaca alıyorum yükümü
Mevsim bazen ilkbahar bazen yaprak dökümü
Zamparalık tahtından sökemezler kökümü
Üçü-beşi geç on beş kızla yetinmiyorum!..

Tercan Keskin

Dokunma

Sen beni terk edeli yar edindim korkuyu,
Hasretinle kavruldum, küllerime dokunma!
Gurbet çekilmez çile, yalnızlıksa körkuyu,
Çözülmüyorlar ama fallarıma dokunma!

Yokluğunda öğrendim dertlerle savaşmayı,
İçimde hasret varken karlı dağlar aşmayı.
Bilmem kaç sene önce unuttum kavuşmayı
Teselli aradığım yıllarıma dokunma!

Gönlüm gitmek istedi bakamadım harama.
En sonunda tuz değil keder bastım yarama.
Bir gün karşılaşırsak bedenimi sar ama
Hicrinle sararttığın güllerime dokunma!

Hala kulaklarımda sitemle dolu sesin.
Gönlüme mezar oldu üç-beş günlük hevesin.
Elinden başka bir el tutmadılar bilesin
Unutturdun kendini ellerime dokunma!

Tercan Keskin