Gerçekten Ayrıldık mı?

Ayrılalım sözünü kulaklarım duydu da
İnan aklım almıyor, gerçekten ayrıldık mı?
Verdiğin ümitlerle gönül aşka uydu da
Sensiz iflah olmuyor, gerçekten ayrıldık mı?

Dünya benim olmuştu bir küçücük busenle
Kan ağlıyordu gönlüm kederinle tasanla
Bu sevdanın bedeli idam olsa yasanla
Elden ödül bilmiyor, gerçekten ayrıldık mı?

Severken gidiyorsun, bakışlarından belli
Sensiz gözümden yaşlar akar yağmurlu selli
Hicranınla yıkılmış yüreğime teselli
Versen bile almıyor, gerçekten ayrıldık mı?

Sende çıkar yol buldum sevda bilmecesinden
Senle sabaha çıktım ızdırap gecesinden
Ne Nur, ne Ayşe, ne de Fatma’nın bahçesinden
Mutluluk derilmiyor, gerçekten ayrıldık mı?

Beni sana bağlayan değildi bir özellik
Sendeydi deli gönlün isteği her özellik
Tek sana özgü olan mütevazi güzellik
Hesaba vurulmuyor, gerçekten ayrıldık mı?

Yaktığın parmağımı, ısırdığın kolumu
Unutamam eşkıya kesmiş olsa yolumu
Azrail şakağıma dayasa da ölümü
Can sensiz verilmiyor, gerçekten ayrıldık mı?

Yüreğimin yıllarca düşlediği o bakış
Sende kor alevlere eşlediği o yakış
Gönlüme gözlerinin işlediği o nakış
Bu candan ayrılmıyor, gerçekten ayrıldık mı?

Saçlarını saklamak boynumun borcu olsun
Öpüp öpüp koklamak boynumun borcu olsun
Yollarını beklemek boynumun borcu olsun
Sensiz yüzüm gülmüyor, gerçekten ayrıldık mı?

Sil gözyaşını sana tebessüm yakışıyor
Gönül bahçemde hisler aklımla çakışıyor
Düşlerim paramparça, yüreğim sıkışıyor
Gönül huzur bulmuyor, gerçekten ayrıldık mı?

Seni suçlamam yavrum, sitem edemem sana
Sevgimi düşünmeden kıymış olsan da bana
Sen yoksan rüyalarım hayra yormak bir yana
Şerre de yorulmuyor, gerçekten ayrıldık mı?

Beni sensiz bırakma ocağında azap ver
Kes elimi kolumu yıllarca ıstırap ver
“Sevdin mi, sevmedin mi?” son kez olsun cevap ver
Hissetmekle olmuyor, gerçekten ayrıldık mı?

Yaktın sitem okuyla ateş ettiğin yeri
Sen olmasan ömrümün sanma kalır değeri
“Sapık herif” desen de bu divane serseri
Tek sana darılmıyor, gerçekten ayrıldık mı?

Mutlu olacak mısın ben ağlarken düşünde?
Koyacak mısın beni yalnızlık ateşinde?
Asırlarca kaçsan da gönül senin peşinde
Koşmaktan yorulmuyor, gerçekten ayrıldık mı?

Son defa görmek için sakalımı da kestim
Sen de gidiyorsun ya sevdayı dama astım
Gönül deryam köpürdü lodos misali estim
Fırtınam durulmuyor, gerçekten ayrıldık mı?

Demek siyah gözlerin mezarım olacakmış
O zoraki sözlerin mezarım olacakmış
Baş koymadan dizlerin mezarım olacakmış
Başka çarem kalmıyor, gerçekten ayrıldık mı?

Tercan Keskin

Bilmedin

Yokluğun yüreğimde ne ateşler yaktı da,
Zulmünün yangınında esir oldum, bilmedin.
Mutluluğun pınarı sana doğru aktı da,
Geçeceğin yollara hasır oldum, bilmedin.

Seven deli gönlümü hasretinle dağladım.
Dağlamak yetmedi de bağrıma taş bağladım.
Gözyaşıyla yazılmış şiir oldum ağladım,
Nazım oldum bilmedin, nesir oldum, bilmedin.

Şaşırttın da yolumu her yolcuya darıldım.
Hüzün, sitem hiç kalır, isyanlara sarıldım.
Ben vuslatı umarken bin yerimden kırıldım,
Milyonlara bölündüm, kesir oldum, bilmedin.

Revan oldum yoluna aşk çağrına uyarak,
Her sadâyı reddedip bir tek seni duyarak,
Basacağın taşlardan zarar görme diyerek
Ayağının altına nasır oldum, bilmedin.

Sebil ettim uğruna ömrümün her anını,
Düzeltmeye yetmedi nankör olan yanını.
Mananın mecalini, maddenin imkanını
Sırtıma bina edip kasır oldum, bilmedin.

Kaderim sağır çıktı duymadı da ahımı,
Aşkının ellerine teslim ettim ruhumu.
Kaldırdım da ortadan zaman denen mefhumu,
Ay değil, sene değil, asır oldum, bilmedin.

Tercan Keskin

Nazım       : Ölçüyle yazılan şiir türü.
Nesir       : Düz yazı.
Vuslat      : Kavuşma.
Kesir       : Parçalanmış, kırılmış.
Revan olmak : Gitmek.
Sadâ        : Ses, yankı.
Sebil       : Yol.
Kasır       : Köşk.
Mefhum      : Kavram.

Zamparalık Destanı

Canım cicim ayları yok benim mevsimimde
İcraat da olacak sözle yetinmiyorum
Aşk narına yanmaktır arzum da hevesim de
Yakan ateş olacak közle yetinmiyorum

Ne düşünsem söylerim tarzım değil kinaye
Başka bir tat aramam zevk olmalı tek gaye
Kız tavlama sanatı dersi falan hikaye
Teoriyle kitapla tezle yetinmiyorum

Utanmak nedir bilmem üç-beş astar yüzlüyüm
Alenidir her işim epey açık sözlüyüm
Zamparalık babında katıyım aç gözlüyüm
Tavuğu kenara koy kazla yetinmiyorum

Bazen birkaç güzel söz bazen dua alarak
Aşk fakiri gönlümü cennetlere salarak
Yapıyorum bu işi kutsal görev bilerek
Yolum iniş olacak düzle yetinmiyorum

Birinin gözü varsa onda sıram olacak
Ne evetçi ne asi birazcık ram olacak
Güzelliği endamı her yeri tam olacak
Keman gibi kaş mühür gözle yetinmiyorum

Değeri eksilir mi koklamakla altının
Kıymet bulur ey güzel benimle yufka tenin
Benim olması gerek üstünün ve altının
Yatacak yumuşak bir dizle yetinmiyorum

Oturduğu mevkide hayli namlı olmalı
Gül cemalinden yana epey zamlı olmalı
Oturup kalkışıyla ihtişamlı olmalı
Kalbi iyi olsa da gizle yetinmiyorum

Seçeceğim hatunu güzelce bir süzerim
İki bakıştan sonra iş çıkar mı sezerim
Çorabı çıkarmadan düğmeleri çözerim
Malumdur sonrası bu hızla yetinmiyorum

Kadın kurnazsa aman korkacaksın vallahi
Yakayı kaptırırsan ters giyersin külahı
Ya tank ya da havandır bu mesleğin silahı
Tetikle arpacıkla gezle yetinmiyorum

Yapacaksan bu işi hilafın olmayacak
Yazdığın şiirlerde ithafın olmayacak
Evlilik mi tövbe de zifafın olmayacak
Birine bağlanamam azla yetinmiyorum

Aşktan yana fazlaca alıyorum yükümü
Mevsim bazen ilkbahar bazen yaprak dökümü
Zamparalık tahtından sökemezler kökümü
Üçü-beşi geç on beş kızla yetinmiyorum!..

Tercan Keskin