Hak

Hak

Tarihin her döneminde kısa zamanda ve kolay yoldan hatta hiç çalışmadan zengin olup refah içinde yaşamak isteyen çok insan oldu. Zevke ve rahatlığa düşkün doğası gereği her insanın buna meylinin olmasını bir nebze de olsa anlamak mümkün aslında. Fakat bu zaafın güdülerine uymak çoğu zaman beklenenle hiç de alakası olmayan nahoş durumlara maruz bırakıyor insanı.

Yine kolay yolla zengin olmak isteyip bir miktar da kafası hileye ve kurnazlığa meyilli düzenbazların eline düşen bu kolay yaşam muhterisleri, düştükleri tuzağı ancak iş işten geçtikten sonra anlıyorlar. Ve neredeyse hemen her gün haberlere konu olmaktan kurtulamıyorlar.

Bu tip kolay yaşam heveslisi miskinlerin anlamadıkları önemli bir şey var; ahlaki ve vicdani değerleri dejenere olmamış her insanın çalışıp hak ederek, alnının teri, emeğinin hakkıyla kazanmasının verdiği huzur ve mutluluğun yerini hiçbir şeyin tutamayacağı gerçeği. Ve yine legal yani yasalara uygun olsa bile hak edilmeden sahip olunan şeylerin aslında başka insanlardan çalmanın makyajlanmış, kılıfına uydurulmuş bir çeşidi olduğu.

Muhtemelen biz göremeyecek olsak da umarım çocuklarımız kimsenin hak etmediği şeyleri elde etmek için yalan-dolana ve zorbalığa başvurmadığı, başkalarına ait olana göz dikmediği adil ve müreffeh bir dünyada yaşama imkanına sahip olabilirler.

Yalan

Yalan

İnsan, içine düştüğü müşkül durumlara çoğu zaman kendi kararları ve tercihleri nedeniyle maruz kalır. Fakat ya zekâ seviyesi yeterli gelmediği için bunun farkına varamaz ya da kabullenmesi zor olduğu için inkârı tercih eder. Her iki halde de düştüğü duruma bir sorumlu araması gerektiğinde başvurduğu yegâne yöntem yalandır.

İnsanın yalana sığınmayı bir kaçış yolu olarak tercih etmesinin nedenleri oldukça basittir aslında; söylemesi de kolaydır, sorumluluk almaktan da kurtarır. Veya öyle zannedilir. Oysa günü kurtarmak için söylenen ve kimseye bir zararının olmadığı düşünülen yalanlar, sadece gönülleri yıkmakla kalmaz zamanla hayatları da altüst edecek sonuçlara yol açar.

İnsanlığı kaybetmek

İnsanlığı kaybetmek

Görüyorum ki çoğu kimse, kısmen şaka yollu da olsa yaşanan sorunların nedeni olarak 2020 yılını görüyor ve yeni yılla her şeyin daha iyi olacağına kendini inandırmış durumda. Oysa belki gözden kaçırdığımız, belki de işimize gelmediği için sözünü dahi etmek istemediğimiz bir şey var ki o da asıl meselenin insanlığımızı kaybetmemiz olması!

Yaşadığımız hayatı oluşturan en küçük parça olan bireylerden en büyük parça olan devletlere kadar herkeste ve her yerde uzun süredir insanı insan yapan değerlerin temeli olan adaletli ve vicdanlı olmaya verilen kıymetin azaldığı hatta neredeyse yok olduğu açıkça görülüyor.

Hasılı, insanoğlu kendine çeki düzen verip insan olmanın gereklerini yerine getirmeye başlamadığı müddetçe 2021 yılının da 2020 yılından pek de iyi olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Kolay olanı doğru olana tercih etmeyi genlerine kadar özümsemiş insanların çoğunlukta olduğu bir dünyada bu temennimin gerçekleşeceğine dair pek de umudum yok açıkçası. Umarım yanılırım…